EJDER


KAYGILI EBEVEYNLER

KAYGILI EBEVEYNLER


Bir çocuk dünyaya getirmek, gerçekten de çok heyecan vericidir. Anne-babalık da bu sürecin en güzel unvanıdır. Sonuçta bir çocuğun büyüme ve gelişme yolculuğuna tanıklık yapmak, onun sorumluluğunu üstlenerek gece-gündüz demeden emek harcamak kolay yapılabilecek bir şey değildir.

Ebeveyn olmak bir yandan çok heyecan ve mutluluk verici olsa da diğer yandan kaygı düzeyi yüksek iştir. Kaygı doğal bir hissediş olsa da normal ve anormal olduğu durumları ayırt etmek gerekir. Kaygı durumları, korkunun ve endişenin aşırı bir derecesi olarak tanımlanır ve strese verilen en ortak tepkilerden biri olarak kabul edilir.Sonu gelmeyen endişeler anne-babanın hayatını kuşatır. Anne-babaları kuşatan en temel kaygı verici durumlardan bazıları;

  • Okula mutlu bir şekilde gidip gelecek mi?
  • Öğretmenleriyle anlaşabilecek mi?
  • Arkadaşlarıyla uyum sağlayacak mı?
  • Hastalanır mı? Yemeğini yer mi?
  • Sınavlarda yüksek puan alacak mı? İyi bir liseüniversite kazanacak mı?
  • Mesleğinde ve hayatında başarılı olabilecek mi? Mutlu bir evlilik yapacak mı?

Kaygı konuları arttırılabilir. Ancak bu kaygılar kimi zaman doğal sınırlar içinde olsa da çoğu zaman gerçekten çok abartılı olabilmektedir. Örnek vermek gerekirse çocuğun yemek yemesi ile ilgili kaygıyı abartıp  “Kaç kaşık yedi? , Hepsinden yedi mi? “gibi sonu gelmeyen sorgulamalara dönüştürmek hayatı fazlasıyla zorlaştırabilmektedir. Sıklıkla yaşanan bu kaygıların nedenleri ayrı bir tartışma konusudur. Sonuçta yaşanan kaygıların, elbette sosyal ve kültürel boyutları, eğitim siteminden kaynaklanan nedenleri, kendi çocukluk ve geçmişimizden gelen kökleri vardır. Bu durumda yapılması gereken çok şey olduğu ve hepimizin sorumlulukları olduğu da açık bir gerçektir.

Kaygılarını abartılı yaşayan ebeveynler en çok zararı çocuklarına vermektedirler. Muhtemeldir ki bu davranış şekli çocuklarıyla ilişkilerinde başkaca sorunlar üretmektedir. Koruyucu-istekçi ve kaygılı ebeveyn tutumunda, ebeveynler çocukları aşırı korur ve denetlerler. Çocukların yapabileceği pek çok şey ebeveyn tarafından yapılır ve böylece çocukların yaşayarak öğrenmelerinin önüne geçilmiş olunur. Her konuda gereğinden fazla müdahale edilerek, çocukların kendilerine yeter hale gelmelerine ve kendilerine güvenmeyi öğrenmelerine engel olunur. Böylece kendi başına karar veremeyen, bağımlı çocuklar yetiştirilir. Bu türden tutum gösteren ebeveynlerin çocuklarının problemlerle karşılaşma fırsatları olmaz,  çocuk olmak istediği ve olması istenen kimlik arasında sürekli çatışma yaşayabilir. Ebeveynlerin sağladığı elverişsiz ortam, çocukların kaygı ve fiziksel saldırganlık gibi olumsuz psikolojik davranışlar sergileyebilmesine yol açabilmektedir.

Peki nasıl davranılmalıdır? Çocuğun psikososyal gelişiminin tamamlanması için aileler sevgi ve koruyuculukta ölçülü davranmalıdır. Çocuğun kendi başına yemek yemesine, uyumasına, giyinip soyunmasına, kendi seçimlerini kendisinin yapmasına, arkadaşlarının davetlerine katılmasına ve onları davet etmesine izin verilerek, özerklik tanınmalı, sorumluluk verilmelidir.

Çocuğun öz güveni, aile ile sağlıklı iletişim kurması açısından önemli olduğu gibi, sosyal hayatındaki konumu açısından da büyük önem taşır. Öz güveni eksik olan çocuklar, yaşamdan zevk alamadıkları için mutsuz olurlar. Bu çocuklar; diğer çocuklara göre daha sık istismar ve haksızlığa maruz kalırlar. Genelde anne-babaya bağımlı olarak yaşamlarını sürdürürler, içlerine kapanık olurlar. Büyümesine izin verilmeyen bu aşırı koruyucu ortamda, çocuğun sosyal gelişimi de engellenmiş olur. Bu da onun arkadaş ilişkilerini olumsuz etkiler ve onlar tarafından dışlanmasına neden olabilir. Her çocuğun kendine özgü bir gelişim kapasitesi vardır, bu nedenle çocukların özgürce gelişmesi, yeteneklerini ortaya çıkarması ve kendini gerçekleştirmesine izin verin.

Kaygılar iyi yönetilirse avantaj da olabilir. Önemli olan kaygımızı fark etmek ve bunu azaltmak için sorumluluk almayı başarmaktır. Bu durumu sağlıklı bir şekilde yönetebilmek için; çocuk yetiştirme ile ilgili kitaplar okuyabilirsiniz, bilimsel araştırmaları inceleyebilir, kaygılarınızı gözden geçirerek doğal sayılabilecek kaygılar ile abartılı kaygılarınızı birbirinden ayrıştırabilirsiniz. Çocuk yetiştirmenin büyüsüne kapılıp kendi ihtiyaçlarınızı, ikili ilişkilerinizi ihmal etmeyin. Kendinizi sadece ebeveyn rolünüz ile algılamayın, kendinize de zaman ayırın ve sevdiğiniz şeyleri yapın. Unutmayın sadece sağlıklı ebeveynler sağlıklı çocuklar yetiştirebilirler.