Cüzdanın Hacmi mi, Vicdanın Çapı mı? Adıyaman İş Dünyası İçin Yeni Bir Rekabet Sahası
Kapitalizmin yüzyıllardır değişmeyen, soğuk ve vahşi bir kuralı vardır: En çok kâr eden, en çok büyüyen kazanır. Ancak 21. yüzyılın sosyolojisi bu kuralı yıktı. Artık sadece kâr edenlerin değil, değer üretenlerin; sadece cüzdanı şişkin olanların değil, vicdanı geniş olanların ayakta kaldığı bir Vicdani Kapitalizm çağına girdik.
Bugün Adıyaman iş dünyasının o ağır masalarına, ciro rakamlarının ve bilançoların yanına şu can alıcı soruyu bırakmak zorundayız: Siz bu şehrin sadece "tüccarı" mısınız, yoksa "Kurumsal Vatandaşı" mısınız?
Yıllardır bu kadim şehirde hayırseverlik kavramı; koli dağıtmakla, nakdi yardımla veya bina duvarlarına isim yazdırmakla sınırlandırıldı. Bu çabalar elbette kutsaldır. Ancak bir sosyolog olarak, şehrin ekonomik ve toplumsal enkazına baktığımda şu tespiti yapmak zorundayım: Geleneksel yardım kültürü, yoksunluğu sadece yönetilebilir kılar; onu asla ortadan kaldırmaz.
İnsanlara sürekli balık vermek, onları o balığa bağımlı kılmaktır. İhtiyacımız olan; anlık vicdan rahatlamaları sağlayan pansumanlar değil, o insanların kendi ayakları üzerinde durmasını sağlayacak Sosyal Girişimcilik devrimidir.
Marka Olmak İçin Hikaye Lazım
Adıyaman, devasa bir tekstil üretim üssü. Dünyanın en büyük markalarına dikiş dikiyoruz ama neden ulusal çapta bilinen bir Adıyaman markamız yok? Çünkü sadece kaliteli ürün yetmez, bir hikayeniz olması gerekir.
İşte size hem şehri kalkındıracak hem de markanızı yaratacak vizyon: Sosyal Sorumluluk.
Adıyamanlı iş insanı! Rekabeti sadece ciroda yapma, sosyal faydada yap. İşte size Ramazan kolisinden çok daha değerli, zihinlerde bir kıvılcım çakması için tasarlanmış, uygulanabilir 3 Sosyal Girişim Modeli:
1. Tekstilde Bir'e Bir Modeli: Markalaşmanın Anahtarı
Kendi markasını yaratmak isteyen bir tekstilci, sadece kumaş kalitesiyle devlerle yarışamaz. Ama kuracağı iyilik sistemiyle yarışabilir. TOMS ayakkabılarının dünyada yaptığı gibi; ürettiğiniz her bir ürün için, etikete şu ibareyi koyduğunuzu hayal edin: "Bu ürünü aldığınızda, Adıyaman'ın bir köyündeki kız çocuğunun bir aylık kodlama eğitimi masrafını karşıladınız." Bu bir bağış değildir; bu, müşteriyi de iyiliğe ortak eden stratejik bir hamledir. Böylece hem bir sosyal marka yaratırsınız hem de şehrin beşeri sermayesine yatırım yaparsınız.
2. Marketlerde Adil Raf Uygulaması
Şehrin yerel marketlerinde, hanelere gıda kolisi dağıtmak yerine, o hanelerin üretim gücünü ekonomiye katmalıdır. Her markette bir Adıyaman Emek Rafı oluşturulmalıdır. Ancak bu rafta fabrikasyon ürünler değil; ev ekonomisine omuz veren kadınların ürettiği yerel ve doğal ürünler satılmalıdır. Market, bu ürünlerden sıfır kâr almalı, tüm geliri doğrudan o emektar kadına vermelidir. Onlara yardım kolisi vermek yerine, onlara pazar (okyanus) açmak... İşte gerçek soyluluk budur.
3. İnşaatta Kültür Harcı Payı
Şehri inşa eden müteahhitlerimiz, sadece metrekare satmakla yetinmemeli. Yeni bir model öneriyorum: Her Site İçin Bir Atölye. Büyük bir site yapan müteahhit, projesindeki ticari alanlardan veya dairelerden birini satmasın. Orayı tam donanımlı şekilde tefriş edip, o mahallenin gençlerinin ücretsiz kullanabileceği bir Tasarım ve İnovasyon Atölyesine dönüştürsün ve 5 yıllık giderini üstlensin. Binaları yükseltirken, içinde yaşayacak neslin vizyonunu da yükseltmek... İşte medeniyet inşa etmek budur.
Bu Sadece Başlangıç: Sınır Sizin Hayal Gücünüz Elbette bu saydıklarım, sadece birer kıvılcımdır, birer örnektir. Enerjiden ulaşıma, turizmden bilişime kadar her sektörde bu listeyi yüzlerce farklı modelle çoğaltmak mümkündür. İyilik yapmanın tek yolu koli dağıtmak değildir. Her sektör, kendi yeteneğine göre bu şehrin bir yarasını, ticari zekasıyla birleştirerek sarabilir. Burada sınır, Adıyaman'ın sorunları değil; iş dünyamızın vizyonu ve hayal gücüdür.
Sonuç: Tüccar mı Olacaksınız, Önder mi?
Adıyamanlı sermaye sahipleri!
Kasanızdaki para sizi zengin yapar, ama kuracağınız bu sürdürülebilir sistemler sizi unutulmaz yapar. Erzak dağıtıp akşam evinde huzurla uyuyanların değil; Bu şehirde tek bir kişi bile yardıma muhtaç kalmasın, herkes kendi emeğiyle kazansın diye o sistemi kuranların dönemi başlıyor.
Tercih sizin: Ya eski usul tüccar olarak kalıp unutulacaksınız ya da bu şehrin makus talihini yenen sosyal girişimciler olarak tarihe geçeceksiniz.
Gölge (Chāyā)